16 Ağustos 2016 Salı

Ayran İçmeye Korkuyorum..

Kendimi çok yalnız hissediyorum. Düşünmekten kaçarak mutlu olmaya çalışıyorum ama kaçamıyorum, bi yerden sonra yoruluyorum, yakalıyor beni. Ben sadece sevmiştim ya. Ne yaptıysam sevdiğim için yaptım. İnsanlar sevdiği zaman sadece doğru şeyleri mi yaparlar? Sevmeyi mi haketmiyorum yoksa sevilmeyi mi anlamıyorum. Ailem, akrabalar hepsi bi yerde, başka yerde. Sevilmek istiyorum ben ya. Söylemesine bile gerek yok aslında biliyor musun? Başımı okşasa bile olur. Bari sen burda olsaydın. Sen burda olmayınca saçma sapan kişilere derdimi anlatıyorum beni sevsinler diye. Sanki arkadaşlarım bile sevmiyormuş gibi hissediyorum. Kuru bir kalabalık var sanki etrafımda. Çok seviyorum seni. Okulumuz bitince aynı ülkede, aynı şehirde, aynı semtte, aynı mahallede olalım. Hani bazen arıyorsun ya sadece özledim diyip, kimse aramıyor lan beni öyle senden başka. Takılacak biri olsun diye veya güzel dert dinliyorum diye dert anlatmak için arıyorlar. Sen sadece özlediği için arayan tek kişisin. Babam bile işi düşmediği zaman aramıyor biliyor musun? Annem de orda sıkıldığı için arıyordu. Şimdi teyzemler de yanlarına gitti. Hergün beni arayan kadın arada bir arar oldu. Ben seni çok seviyorum biliyorsun dimi? Ve salağım onu da biliyorsun. Kötü birşey yaparsam sana beni döv, bana söv ama gitme yanımdan tamam mı? Yeterince gördüm insanların sırtını. Senin de sırtını ezberlemek istemiyorum. Bana bir yastık alsana doğum günümde, kendimi her yalnız hissedişimde ona sarılayım. İstemezsen geceleri sarılmam sorun değil, gün içinde senin bir hatıran olsun yeter. Kendimi zavallı gibi hissediyorum. Sanki sürekli mutsuzum. Mutluluğa karşı umudumu kaybetmiş gibi. Kendini bilmeyen, ne yaptığını bilmeyen, sürüklenip giden bir salak gibi hissediyorum. Devamlı elimden tutulmasını umup duruyorum. Kendime güvenimi kaybediyorum sanırım. Masmavi denizi olan bir şehirde insan kendini yalnız hissedemez sanıyordum. Halbuki öyle bir kalıyormuşki insan, terkedilmişçesine yalnız. Yüzüne gülen insanlara rağmen yalnız. Etrafında iyi insan olması yetmiyormuş yalnız hissetmemek için. Anlamlı bir yazının çirkin bir el yazısıyla yazılması gibi bu. Belkide olay telefon kadar akıllı ve basit olamamak. Herşey kötüye gittiğinde bir kapatıp açma düğmemiz yok mesela. Vursan da düzelmiyor.. Neden insanın sevdiği giderken kendinden herşeyi alıp giderki. O gittiğinde geriye sadece boşluklar kalıyor. Bir de galeride kalan onlarca fotoğrafı. Korkar oldum galeriye girmeye. Görürsem daha çok özlemekten ve ona yazmaktan korkuyorum. Halbuki değil duymayı, görmeyi bile istemediğini söyledi bana. İnsan sevdiğini kızdırmaya korkuyor işte. Yazarsam kızacak, aklına gelicem, yaptıklarım gelecek ve daha çok sinirlenecek bana biliyorum. Ne hakkım varki onu sinirlendirmeye. Tam küstüm gibi oldu işte. Herhangi bir girişimimde açılmamak üzere kapanacak biliyorum. Konuşuyorum ben de işte burdan. Nasılsa aynı şehirdeyiz. Neden duymasınki beni. Belki konuşursam açılır da, uzaktan da olsa o hayat dolu gülüşünü seyrederim. En çok da beni nasıl anıyor onu merak ediyorum. Geceleri aklına geliyor muyum acaba? Şarkılarda beni hatırlatan kelimeler oluyor mu acaba.. Ne kadar onu görmekten kaçsam da, galeriye girmesem de, birlikte dinlediğimiz şarkıları dinlemesem de, onunla geçtiğimiz sokaklardan geçmesem de, oturduğumuz kafelere gitmesem de, gün sonu rüyama girmesine engel olamıyorum. Eskiden aşkı, insanın elinde olan bir duygu sanardım. Istersen uzaklaşabilineceğini sanıyordum. Ama lanet olsun olmuyormuş, öyle değilmiş. Ne kadar kendimi kandırmaya çalışsam da (ki bu konuda çok başarılıyımdır), olmuyor işte. Gezmek de eğlenmek de gülmek de sıkıntı yok. Ama gün sonu, en yalnız olmayan adamın bile yalnız kaldığı vakitlerde aklıma geliyor. Sanki geceleri özlemek için yaratılmış. Hele o sokak lambalarının efendisi yok mu, hani o bembeyaz pasparlak şey. Sanki aşıkların geceleri sevdiğinin yüzünü görmek için yaratılmış. O gidince, sokak lambası sönmüş yalnız sokaklar gibi hissettim kendimi. Karanlık sardı 5 bi tarafımı. Karanlık görüyorum, karanlığın sesini duyuyorum, karanlığın kokusu var sadece, dokunamıyorum karanlığa ve en kötüsü öpemiyorum. Parfümünü sıkmak istiyorum tüm yalnız İzmir sokaklarına. Ama ya biterse diye korkuyorum. Hani bir dizide diyor ya "sensiz yaşamaktan kokmuyorum, sensizliğe alışmaktan korkuyorum" diye. Onsuzluğa alışmaktan korkuyorum ben. Vazgeçmek kelimesinin ağırlığını kaldıramıyorum ben.  

2 yorum:

  1. Ayran içmek kimi zaman zor olabilir çünkü ayran kolay bir içecek değildir. Oysa çay kazanları ile yapılan çay öyle mi? Çay kalender bir içecek olup tüm toplumsal sınıfları kucaklayan bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla limonlu çay içmek sizin için faydalı olacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. düşünceli yorumunuz için teşekkür ederim, tavsiyenizi deneyeceğim.

      Sil