Kendimi çok yalnız
hissediyorum. Düşünmekten kaçarak mutlu olmaya çalışıyorum
ama kaçamıyorum, bi yerden sonra yoruluyorum, yakalıyor beni. Ben
sadece sevmiştim ya. Ne yaptıysam sevdiğim için yaptım. İnsanlar
sevdiği zaman sadece doğru şeyleri mi yaparlar? Sevmeyi mi
haketmiyorum yoksa sevilmeyi mi anlamıyorum. Ailem, akrabalar hepsi
bi yerde, başka yerde. Sevilmek istiyorum ben ya. Söylemesine bile
gerek yok aslında biliyor musun? Başımı okşasa bile olur. Bari
sen burda olsaydın. Sen burda olmayınca saçma sapan kişilere
derdimi anlatıyorum beni sevsinler diye. Sanki arkadaşlarım bile
sevmiyormuş gibi hissediyorum. Kuru bir kalabalık var sanki
etrafımda. Çok seviyorum seni. Okulumuz bitince aynı ülkede, aynı
şehirde, aynı semtte, aynı mahallede olalım. Hani bazen arıyorsun
ya sadece özledim diyip, kimse aramıyor lan beni öyle senden
başka. Takılacak biri olsun diye veya güzel dert dinliyorum diye
dert anlatmak için arıyorlar. Sen sadece özlediği için arayan
tek kişisin. Babam bile işi düşmediği zaman aramıyor biliyor
musun? Annem de orda sıkıldığı için arıyordu. Şimdi teyzemler
de yanlarına gitti. Hergün beni arayan kadın arada bir arar oldu.
Ben seni çok seviyorum biliyorsun dimi? Ve salağım onu da
biliyorsun. Kötü birşey yaparsam sana beni döv, bana söv ama
gitme yanımdan tamam mı? Yeterince gördüm insanların sırtını.
Senin de sırtını ezberlemek istemiyorum. Bana bir yastık alsana
doğum günümde, kendimi her yalnız hissedişimde ona sarılayım.
İstemezsen geceleri sarılmam sorun değil, gün içinde senin bir
hatıran olsun yeter. Kendimi zavallı gibi hissediyorum. Sanki
sürekli mutsuzum. Mutluluğa karşı umudumu kaybetmiş gibi.
Kendini bilmeyen, ne yaptığını bilmeyen, sürüklenip giden bir
salak gibi hissediyorum. Devamlı elimden tutulmasını umup
duruyorum. Kendime güvenimi kaybediyorum sanırım. Masmavi denizi
olan bir şehirde insan kendini yalnız hissedemez sanıyordum.
Halbuki öyle bir kalıyormuşki insan, terkedilmişçesine yalnız.
Yüzüne gülen insanlara rağmen yalnız. Etrafında iyi insan
olması yetmiyormuş yalnız hissetmemek için. Anlamlı bir yazının
çirkin bir el yazısıyla yazılması gibi bu. Belkide olay telefon
kadar akıllı ve basit olamamak. Herşey kötüye gittiğinde bir
kapatıp açma düğmemiz yok mesela. Vursan da düzelmiyor.. Neden
insanın sevdiği giderken kendinden herşeyi alıp giderki. O
gittiğinde geriye sadece boşluklar kalıyor. Bir de galeride kalan
onlarca fotoğrafı. Korkar oldum galeriye girmeye. Görürsem daha
çok özlemekten ve ona yazmaktan korkuyorum. Halbuki değil duymayı,
görmeyi bile istemediğini söyledi bana. İnsan sevdiğini
kızdırmaya korkuyor işte. Yazarsam kızacak, aklına gelicem,
yaptıklarım gelecek ve daha çok sinirlenecek bana biliyorum. Ne
hakkım varki onu sinirlendirmeye. Tam küstüm gibi oldu işte.
Herhangi bir girişimimde açılmamak üzere kapanacak biliyorum.
Konuşuyorum ben de işte burdan. Nasılsa aynı şehirdeyiz. Neden
duymasınki beni. Belki konuşursam açılır da, uzaktan da olsa o
hayat dolu gülüşünü seyrederim. En çok da beni nasıl anıyor
onu merak ediyorum. Geceleri aklına geliyor muyum acaba? Şarkılarda
beni hatırlatan kelimeler oluyor mu acaba.. Ne kadar onu görmekten
kaçsam da, galeriye girmesem de, birlikte dinlediğimiz şarkıları
dinlemesem de, onunla geçtiğimiz sokaklardan geçmesem de,
oturduğumuz kafelere gitmesem de, gün sonu rüyama girmesine engel
olamıyorum. Eskiden aşkı, insanın elinde olan bir duygu sanardım.
Istersen uzaklaşabilineceğini sanıyordum. Ama lanet olsun
olmuyormuş, öyle değilmiş. Ne kadar kendimi kandırmaya çalışsam
da (ki bu konuda çok başarılıyımdır), olmuyor işte. Gezmek de
eğlenmek de gülmek de sıkıntı yok. Ama gün sonu, en yalnız
olmayan adamın bile yalnız kaldığı vakitlerde aklıma geliyor.
Sanki geceleri özlemek için yaratılmış. Hele o sokak
lambalarının efendisi yok mu, hani o bembeyaz pasparlak şey. Sanki
aşıkların geceleri sevdiğinin yüzünü görmek için yaratılmış.
O gidince, sokak lambası sönmüş yalnız sokaklar gibi hissettim
kendimi. Karanlık sardı 5 bi tarafımı. Karanlık görüyorum,
karanlığın sesini duyuyorum, karanlığın kokusu var sadece,
dokunamıyorum karanlığa ve en kötüsü öpemiyorum. Parfümünü
sıkmak istiyorum tüm yalnız İzmir sokaklarına. Ama ya biterse
diye korkuyorum. Hani bir dizide diyor ya "sensiz yaşamaktan
kokmuyorum, sensizliğe alışmaktan korkuyorum" diye. Onsuzluğa
alışmaktan korkuyorum ben. Vazgeçmek kelimesinin ağırlığını
kaldıramıyorum ben.