4 Şubat 2016 Perşembe

Bal Damlaları

 Sana ilk aşık olup yazmaya başladığım zamanlardaki gibi bu gece. Yine bizimkiler uzakta, yine sen uzakta, yine Koray Avcı dinliyorum. Tek fark sabah kalktığımda saat 16'yı sabırsızlıkla beklemiyorum. Seninle akşama kadar konuşmalarımız yok. SS'ler yok. Tatlı rüyalar yok..

 Ya biliyorum, birlikte olmamız çok zor. Herşey inadına zıt biliyorum. Ama aşk kazansın istiyorum. Ne olur yani biz birlikte olsak ve tüm mutsuz insanlar mutlu olsa. Küstüm ben bu dünyaya. Belki küsersem kıymetimi anlar ve izin verir bize. Acaba senin dediğin gibi ayrılsam mı? 1 tane olunca güzel oluyor, kıymet anlaşılıyor demiştin. Ama ben daha önce hiç ayrıldığım yere geri dönmedim ki. Ya dönemezsem ve hiç birlikte olamazsak..

 Kocaman bir hayalim vardı benim. Hani inadına zıt ya(!) içinde sen ve ben geçen cümleler, ona rağmen biz birlikte olacaktık. Cümleler utanacaktı. Yeni bir çağ başlatacaktık. İnsanlık ihtilali yapacaktık. Birlikte olduğumuz günü bütün tarih kitapları yazacaktı. Bal çağını başlatacaktık. Kavuşamayan aşıklar kavuşacaktı, imkansız kelimesini bütün dillerin sözlüklerinden silecektik. Sevmeyi ve sevilmeyi öğretecektik. Bir insan sevdiğine nasıl parıl parıl gözlerle bakar onu gösterecektin. Sonra kızacaktım sana, başkalarına baktığın için. Sen bunu saçma bulacaktın ve kavga edecektik. Evet Melina, kavga etmemiz hayalimdi benim. Çünkü öyle güzel barışacaktık ki, herkes barışmak için birbirine küsmeye başlayacaktı. Öyle sahiplenecektik ki birbirimizi, sahiplenmek kelimesinin anlamı yetersiz gelip, bize bakarak yeniden anlam kazandırıp yazacaklardı. Çocuklarımız olacaktı. Şimdi sayı verirsem yine kavga ederiz, bugün kavga etmeyelim zira uzaktasın ve ben seni çok özledim. Dünyaya yön verecek bir annenin, çocuklarını düşün, ne kadar uçsuz dimi..Ben kızımızı alacaktım yanıma, sen oğlumuzu. Oyunlar Oynayacaktık. Biz sizi gıcık edecektik. Sonra kızımla aramızda konuşup, mutlu olmanız için yenilecektik. Ama göstere göstere değil, çekişmeli giderken yenilecektik ki, anlayıp kendinizi kötü hissetmeyin diye. Sonra çocuklarımızın doğum gününü kutlayacaktık. Ama öyle şeyler yapacaktık ki böyle sıradışı, çağ dışı olacaktı ve bizi çok seveceklerdi. Sevgililer gününde onlar da bize.. Senin doğum gününde çocuklarla plan yapacaktık. Yolculuk da yapacaktık uzaklara. Hayal kurarak, şarkı dinleyerek, sohbet ederek, yolu uzata uzata, geze geze. Öyle çok sevecektim ki sizi...

 Ama bakma dedin bana. Elvedaları sevmediğini söyledin. Kızacaksın ama birşey itiraf ediyim mi? Baktım ben arkadandan dayanamayıp. Sırtını gördüm. Gidişini gördüm. Hiç bir kadın giderken senin kadar güzel kalamaz. Ama hiç bir gidiş, seninki kadar kahredici olamaz Melina. Küstüm gibi sevemediğimden mi gittin acaba diyorum bazen. Saçlarını okşamamalı mıydım sence? Gözyaşlarını silerken tenine değen elimde miydi suç? Yoksa sana sarıldığımda kokuna değen burnum mu? Gözlerim, çok mu değdi gözlerine? Galiba en büyük suç, avuç içlerine değen dudaklarımındı..ya da, ya da kulaklarına değen "seni çok seviyorum" kelimeleri mi?

  Doldur be barmen. Anılara gitmem lazım. Buna daha çooo..ook ayran lazımdır.